GECE
BULUŞMASI
Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında
şair, romancı, eleştirmen, senaryo yazarı, gazeteci ve fikir adamı olarak ün
yapan Attila İlhan’ın Gece Buluşması
adlı şiiri 1960 yılında yayımlanan Ben
Sana Mecburum adlı kitabında, İmkânsız
Aşk olarak isimlendirilen kitabın üçüncü bölümünde yer almıştır.
İlhan’ın bu kitabındaki şiirlerinde
ferdi olan, toplumsal olanla iç içe karşımıza çıkar. Ferde ait bir problem
anlatılırken, toplumsal mesajlarda görmek mümkündür. Kitabın genel temasından
yola çıkarak, işlemek istediğimiz şiire gelmek istersek, karşımıza şöyle bir
tablo çıkmaktadır: şiirlerde ‘Ben’e yönelik temalar işlenmiştir.
“Ben
Sana Mecburum da “Ben’e yönelik temaları gerilim, serüven tutkusu ve aşk olarak
gruplandırmak mümkündür”. [1]
Şiirlerde gerilim, serüven tutkusunu da içine alarak aşkı imkânsızlaştırır.
Aslına bakılırsa gerilimi şiirde anlatılan ‘ben’ in yaşama tarzı ve serüven
tutkusu yaratır.
“
Serüven tutkusu bir yaşama tarzı olarak karşımıza çıkması belirgindir. Ben’in devamlı mekân değiştirmesi, yer altı
dünyasıyla tehlikeli ilişkileri, polisten kaçışı, kendi kendinden kaçışı
aşkının imkânsızlaşması, hatta düzenli bir hayat sürdürememesi ben ’in serüven
duygusuyla izah edilebilir. ”
Şiirde anlatılan kişinin bu
arzusu, bütün hayatını etkileyen ve yönlendirici unsur olan serüven şeklinde hissettirir.
Aşkların imkânsızlaşması da bu maceracı kişilikten sebeptir.
İlhan, şiirde aşkı işlerken, gerçek
bir aşkın imkânsızlığına, her kalkışmanın boşa çıkacağına, bundan etkilenen
insanın sarsılacağını anlatmak isterken, bu tür toplumun genelinde görülen bir sevgi
eksikliğini, yani toplumsal bir sorun olan bu olguyu, ferdi bir aşkla anlatmayı
seçiyor.
Meraklısı için notlar bölümünde
şunları söylemektedir: “ …aşk soyut
olarak değil gündelik bir yaşantı içinde, bir büyük şehir yaşantısı içinde
verilmektedir.” 3 Buradan yola çıkarak,
büyük şehir hayatının içine hapsolmuş bir gerilimle aşkın yürüdüğünü, böyle bir
yaşam tarzıyla uyuşmadığı içinde imkânsızlaştığını söyleyebiliriz.
Gece buluşmasında serüven tutkusuyla yaşayan birinin, bunun
sonucundaki izlenimlerini anlatan bir aşkla karşılaşıyoruz. Büyük şehirlerin, insanları
içine çeken ve yutan tutkulu, başıboş hayatı, gerilim ve bir kovalamaca yüklü
yapısı, daha düzenli ve anlam arayışındaki aşkı imkânsızlaştırıyor.
“Attila
İlhan şiirlerinde, aşkın imkânsızlaşması, büyük ekseriyetle yaşama tarzı
farklılıklarından kaynaklanmaktadır. Bu şehirlerde şehrin gerilimi içerisinde
bocalayan insanların kavuşması zorlukları işlenmiştir.”[2] Nitekim Gece Buluşması şiirinde de bu uyumsuzluk
işlenir, bir gencin, -şairinde dediği gibi- ‘kafasına uymayan bir kızla’ olan
gece buluşmasını anlatıyor.
Sen
İstinye'de bekle ben buradayım
İçimde
köpek gibi havlayan yalnızlığım
Kendi halinde yaşamaya alışmış,
Büyük şehirlerin kalabalığında yalnızlaşan, aynı zamanda sorumluluk olmadığı
için serüvenci bir ruh haliyle rahat hareket edebilen, bir sokak köpeği gibi
dolaşan, umursamaz bir adam çiziyor bizlere.
Belki
gelmem gelemem beş dakika bekle git
Çünkü
ben buradayım karanlıktayım
Buluşma taraflarından biri
olumsuzdur. Belki gelmem gelemem derken bunu
görebiliyoruz. Buradaki olumsuzlukta, görünmek istemeyen kaçmak isteyen genç
buluşmayı gizlenmenin en iyi zamanına, geceye alıyor karanlıktayım diyor. Bir bakıma aşk karşısında gerilim ve karanlık
tercih edilmektedir.
Çünkü
elimi kestim beni kan tutuyor
Şarabım
bütün ekşi suyum soğuk
Yanımda
olmadın mı seni seviyorum
Belki
gelmem gelemem beş dakika bekle git
Yüzünü
ıslatmadan ağlıyabilir misin
Gece
yarıları telefon ettin mi hiç
Karanlık
adamlar hüviyetini sordu mu
Ben
senin olmadığını arıyorum
Belki
gelmem gelemem beş dakika bekle git
Gitmemek için bütün şartları
zorluyor. İmkânsızlıkları sıralıyor ardı ardına. Bahaneler üretiyor, elimi
kestim, şarap iyi değil, uzaktan daha iyi sevmek, gözler ıslanmadan ağlamak
gibi bahanelerle kaçıyor. Gerilimi arttırmak içinde karanlıktan ve tanımadığı
adamlardan gizemli telefonlardan bahsediyor. Ve aslında büyük şehirlerin
kovalamaca ile dolu hayatının aşka fırsat vermediği, engeller koyduğu o yorucu
ve boğucu hayatından bahsediyor. Attila İlhan bu konuda şunları söylüyor: “Gençlerin
bu şiiri sevmelerine sebepte kendilerinin de içinde bulundukları şehir
hayatıyla özdeşleştirmeleri”[3]
Yabancı
gibisin miyop gözlerin kısık
Bana
ait ne varsa hepsi seni korkutuyor
Sana
ait ne varsa hiçbiri benim değil
Belki
ölmek hakkımı kullanıyorum
Belki
gelmem gelemem beş dakika bekle git
Yine karşısındakini yabancı
buluyor, onun kendisinden korktuğunu söylüyor. Bir aşkta sahiplenme ile
birlikte bir kabulleniş vardır, burada ise,
Sana ait ne varsa hiçbiri benim değil derken de aşktan bir kaçış
sergilenmektedir. Bunlar aşkın tek yönlü
olmasından sebeptir. Son olarak ölümü de kullanarak tamamen bitiriyor ve artık
gelemeyeceğini bu büyük macera tutkusuyla yaşamaya devam edeceğini göstermiş
oluyor.
Furkan Yanık
Şiiri hiç anlamamışsın dostum
YanıtlaSil